1.Cemâluddin Yakut’ul-Musta’sımî (1204-1298):
Kalemin ucunu eğri keserek aklâm-ı sittede büyük bir gelişme vücuda getirmiştir. Yakut’un yaptığı bu yenilik, hüsn-ü hat tarihinde bir inkılâp niteliğindedir, kendisi Türk’tür. Kendisinden sonra gelen Osmanlı Türkleri de hüsn-ü hat sanatının zirve eserlerini vererek Yakut’ul-Mustasım Kaleminin hakkını vermişlerdir.
2. ŞEYH HAMDULLAH VE HATTATLIK EKOLÜ
ŞEYH HAMDULLAH (1429 – 1520) Amasyalı Şeyh Hamdullah (1437-1520): Murakaası ( yani albümü ) Topkapı Sarayı Müzesi Yazı Salonunda teşhir edilir. Padişah ll.Bayezîd’in hocasıdır. Şeyh Hamdullah bihakkın „kıblet’ul-küttab“ unvanı ile meşhurdur. Kendisi Osmanlı ve diğer İslam Ülkelerindeki bulunan bütün hattatların piri kabul ettikleri çok meşhur bir hattattır. Özellikle sülüs ve nesih yazıları ile şöhret ve takdir bulmuştur. Yazılarını yazarken mürekkep hokkasını padişahın tuttuğu rivayet edilir. Üstadların Üstadı olarak nam salar. Oğlu ve Damadı dahi pek çok hattat yetiştirmiştir. Osmanlı devrinde bir ekol oluşturan hattattır.
3. KARAHİSARİ AHMED ŞEMSEDDİN VE HATTATLIK EKOLÜ
KARAHİSARİ AHMED ŞEMSEDDİN (? – 1556) İran hattatlarının tesirinden kurtulamamıştır. Mimar Sinan devrinde yetişen ve “şeş kalem“ yazının yüzünü ağartan Karahisarî’ye Yakut-ı Rûm da denmiştir.
4 . Hafız Osman Efendi ve Ekolü
Hafız Osman Efendi (Hafız Osman bin Ali-1642-1700 m.,?-1112 h.): Hafız Osman, zamanın üstâdı Derviş Ali’den ders almıştır. Daha sonra Derviş Ali’nin emriyle bir müddet Suyolcuzâde Eyyubî Mustafa’dan ders almıştır. Talimini tamamladıktan sonra Nefeszâde İsmail Efendi’ye de devam ederek Şeyh Hamdullah’ın yazılarındaki bütün incelikleri tamamen öğrenmiştir. Böylece yazılarında bilhassa sülüs ve nesihte Şeyh Hamdullah’tan sonra en büyük şahsiyet olarak kabul edilmiştir.